|
Thursday, January 3, 2013
Invitation from Oktay Caglar + a private gift
Thursday, November 29, 2007
Tuesday, November 27, 2007
starbucks ve teyzeler
starbucks mocha'da bir numara diyebilirim, gene gittim aldim her zamanki sahane tadi hissettim. ama hep kucugunden alin ve sade olsun. bi suru sos sayiyolar onlari atinca tadi kaciyor. hem de pahali oluyor. zaten basli basina pahali bir de o soslarla iyice cirkinlesiyor olay. sanirsam her biri 1.75 ytl civarinda. starbucks epeyce guzel tarz bir yer. calisan insanlar da nedense hep cok tatli nazik adamlar oluyor. ortamlari hep cok guzel dekorize edilmis oluyor. muzikleri rahatlatici keyifli.
bugun kahve alirken sirada benden once yasli teyzelerim vardi. guzel sakalasmalar gulmeceler eglenceler seyrettim ben de katildim, nedense konuskan yasli teyze ve amcalarla muhabbet etmek bariz cok keyifli oluyor. onlarla oturdum bir masaya epeyce gulduk cok sevimlilerdi. aysel teyze (teyzelerden biri ki hepsi 60 yas ustuydu) beni epeyce sevdi ki dur ben sana torunum resmini gostereyim dedi adi ipek'mis. beni onla tanistirmak istedi. ben sevmem ya da cekinirim boyle seylerden neyse sakayla gulmelerle gecistirdim. guzel de hatundu ama. neyse artik baska sefere ne diyeyim. onlarla fotografda cektirdik starbucks cekti asacaklarmis duvarlarina. boyle yasli 3 teyze ve yanlarinda yagiz bir delikanli, saclari uzunundan, kuvvetle muhtemel o bendirim efendim.
sonsoz: starbucks iyidir.
bugun kahve alirken sirada benden once yasli teyzelerim vardi. guzel sakalasmalar gulmeceler eglenceler seyrettim ben de katildim, nedense konuskan yasli teyze ve amcalarla muhabbet etmek bariz cok keyifli oluyor. onlarla oturdum bir masaya epeyce gulduk cok sevimlilerdi. aysel teyze (teyzelerden biri ki hepsi 60 yas ustuydu) beni epeyce sevdi ki dur ben sana torunum resmini gostereyim dedi adi ipek'mis. beni onla tanistirmak istedi. ben sevmem ya da cekinirim boyle seylerden neyse sakayla gulmelerle gecistirdim. guzel de hatundu ama. neyse artik baska sefere ne diyeyim. onlarla fotografda cektirdik starbucks cekti asacaklarmis duvarlarina. boyle yasli 3 teyze ve yanlarinda yagiz bir delikanli, saclari uzunundan, kuvvetle muhtemel o bendirim efendim.
sonsoz: starbucks iyidir.
uzun bir aradan sonra
hep boyle oluyor, basliyorum bir blog yazmaya iki gun sonra
birakiyorum bitiyor. ne geregi var ki? kural yok hicbisey yok. aylarca
yazmasam da olsun. arada sirada bir ugrasam yeter dimi yahu. peki
saygilarimla ayriliyorum simdi
birakiyorum bitiyor. ne geregi var ki? kural yok hicbisey yok. aylarca
yazmasam da olsun. arada sirada bir ugrasam yeter dimi yahu. peki
saygilarimla ayriliyorum simdi
Wednesday, January 3, 2007
bu blog ne icin kimin icin nasil ve neden
hicbisey icin yazilir bu blog. burada iseniz ve okuyosaniz yapacak daha iyi biseyleriniz olduguna samimiyetle inaniyorum. gidin ugrasmayin bosuna zaman oldurursunuz burada.
hah gene de burada iseniz aha da diyeceklerim.
kendim hakkinda yasadigim hayat hakkinda atip tutacagim burada, bazen gunluk alakasiz islere dalicam bazen de oyle genellemelerle ugrasicam :P tabi ki bunlari yapmicam kafam ne istiyosa onu yazicam. (tam entel kitap yorumlari gibi oldu, bu arada hemen google'a girdim ve "yazar bazen bazense" kelimelerini yazip arattim hemen bi ornegini buldum. ntv'nin haftanin kitaplari bolumunde - Haftanın kitapları - Kasım 2005/3 altinda yazanlar: “Her karakter yazardan akma bir damlayla doğuyor bence. Bu damla bazen yazarın aşklarından, bazen ihtiraslarından, bazen kıskançlıklarından, bazense korkularından sızıyor. Sonra ne oluyorsa oluyor, o damla büyüyor işte. Büyüdükçe güzelleşiyor, şekli değişiyor damlanın. Yazardan ayrı olarak varlığını ilan ediyor.” [Mehmet Erkan] ardindan da yaziyi yazan editor sunlari ekliyor: Kahramanlarına ve anlattığı olaylara hep bir sorgulama içerisinden bakan yazar; bakışlarını daha çok kurgu-gerçek, köy-kent, okullu-alaylı çatışmalarına çeviriyor ve karakterlerinin iç ve dış dünyaları arasındaki uyumsuzluğu öne çıkarıyor.) heh he cok severim boyle yazilari. cok komikler be. ne derinlemesine analiz yapiyosun ki. birak guzel kitap de okusun millet. herkes senin istedigin kismiyla mi bakacak su kitaba. en sevmedigim seylerden birisi de bir kitap okumadan once ya da filme gitmeden once o filmin ya da kitabin konusunu ogrenmek ve yorumlarini duymak. isin keyfini kacirdigina inanirim. ha cok zamanim olmaz ise de sadece zevkine guvendigim arkadaslarima sorarim gidilir mi gidilmez mi diye, evet hayir alirim cevap olarak, bi de yonetmen ve oyunculara bakarim. bu arada hatirladim bak simdi ankarada her persembe avrupa filmlerine giderdim. bir film gormustum ki harbiden guzeldi.
Filmin adi "la lengua de las mariposas" idi ki bu da kelebeklerin dili demekmis. oneririm. bir sahneyi gercekten cok sevmistim. bir ailenin küçük çocuğunun prens lakaplı cırcır böceğinin üzerine işemesi ile ilgili idi sahne. gayet enteresan ve guzeldi. José Luis Cuerda filmi idi. 1999 yapimi. siddetle oneririm.
hah gene de burada iseniz aha da diyeceklerim.
kendim hakkinda yasadigim hayat hakkinda atip tutacagim burada, bazen gunluk alakasiz islere dalicam bazen de oyle genellemelerle ugrasicam :P tabi ki bunlari yapmicam kafam ne istiyosa onu yazicam. (tam entel kitap yorumlari gibi oldu, bu arada hemen google'a girdim ve "yazar bazen bazense" kelimelerini yazip arattim hemen bi ornegini buldum. ntv'nin haftanin kitaplari bolumunde - Haftanın kitapları - Kasım 2005/3 altinda yazanlar: “Her karakter yazardan akma bir damlayla doğuyor bence. Bu damla bazen yazarın aşklarından, bazen ihtiraslarından, bazen kıskançlıklarından, bazense korkularından sızıyor. Sonra ne oluyorsa oluyor, o damla büyüyor işte. Büyüdükçe güzelleşiyor, şekli değişiyor damlanın. Yazardan ayrı olarak varlığını ilan ediyor.” [Mehmet Erkan] ardindan da yaziyi yazan editor sunlari ekliyor: Kahramanlarına ve anlattığı olaylara hep bir sorgulama içerisinden bakan yazar; bakışlarını daha çok kurgu-gerçek, köy-kent, okullu-alaylı çatışmalarına çeviriyor ve karakterlerinin iç ve dış dünyaları arasındaki uyumsuzluğu öne çıkarıyor.) heh he cok severim boyle yazilari. cok komikler be. ne derinlemesine analiz yapiyosun ki. birak guzel kitap de okusun millet. herkes senin istedigin kismiyla mi bakacak su kitaba. en sevmedigim seylerden birisi de bir kitap okumadan once ya da filme gitmeden once o filmin ya da kitabin konusunu ogrenmek ve yorumlarini duymak. isin keyfini kacirdigina inanirim. ha cok zamanim olmaz ise de sadece zevkine guvendigim arkadaslarima sorarim gidilir mi gidilmez mi diye, evet hayir alirim cevap olarak, bi de yonetmen ve oyunculara bakarim. bu arada hatirladim bak simdi ankarada her persembe avrupa filmlerine giderdim. bir film gormustum ki harbiden guzeldi.
Filmin adi "la lengua de las mariposas" idi ki bu da kelebeklerin dili demekmis. oneririm. bir sahneyi gercekten cok sevmistim. bir ailenin küçük çocuğunun prens lakaplı cırcır böceğinin üzerine işemesi ile ilgili idi sahne. gayet enteresan ve guzeldi. José Luis Cuerda filmi idi. 1999 yapimi. siddetle oneririm.
Subscribe to:
Posts (Atom)